27 Eylül 2015 Pazar

Su akar yolunu bulur.

Düşündüm...
Neleri sevip nelerden vazgeçtiğimi...
Seni sevip kendimden vazgeçmek bana yakışmadı. Olmadı üstümde güzel durmadı bu aşk ve ben dün gece kalan bütün tozları da süpürdüm etrafımdan.. bu aşk benim için artık bitti ne oluru ne de dönüşü yok..kendi kendimi yediğim gecelerim hesabını ödemek zorunda olmak kendime yaptığım en büyük haksızlıktı.. ben sorgularken çoğu şeyi,sen bana soru işaretlerini bıraktığında anlamalıydım zaten benim hiçbir suçumun olmadığını...madem ben suçsuzum, madem beni hala seviyorsun o halde bu aşka tanıyacağım tek imtiyaz da gitmek olur artık...sen yalanlara inanmaya devam et, sen en yakınındakilerin sırtına dayadığı hançeri hissetmemeye devam et.. sen doğru olanı yapmaya devam et kardeşim..
Benim sana söyleyecek çok şeyim var ama özetlemek gerekirse ADAMSIN KARDEŞİM !! 

Bir gün o inandığın yalanların ne kadar doğru olduğunu anladığında vicdanının muhasebesini yapıp, yarım kalan çok güzel bir aşkı da ellerinle bok ettiğin için o kirli ellerinle alkışlarsın kendini.. ben seni bittiği günden beri alkışlıyorum zaten...

Su akar yolunu bulur elbet !!

22 Eylül 2015 Salı

Yaz biterken..

Geçip giden bir yazın ardından daha içtim bu gece..
Es geçtiğim bütün mutluluk ihtimallerine
Kırdığım bütün kalplere bir kez daha şükrettim
Beni var ettiler diye,
Sonsuz görünen her şeyin tükenmesi an meselesidir, biliyorum.
Ve fakat devam ettim..
Korkularım da var elbette çokça
Hayatını kırık kalpler üzerine kuranlardan korkarım çok
Hazımsızlardan, riyakar dostluklardan
En çok onlara bakıp mutlu zannederdim  kendimi.. ama bu iyi hissettirmez ki !
Her yalnızlık anımı sesle dolduruyorum
Unutmuş gibi uyuyorum çocukluğumdaki kimsesiz geceleri,
En çok uyumak için birine ihtiyaç duyduğum insanlara kuruluyorum bugünlerde..
Güvende hissetmiyorum ki kendimi ! 
Her boşlukta kayıp anılarımı arıyorum 
Her gidende kaybettiğim mutlulukların temsili cenazesini kaldırıyorum içimden,
Umudumu korumak için -mış gibi yapmaların kralı sanıyorum kendimi.
En çok da hiç ÜZÜLMEMİŞ GİBİ...yapabiliyorum 
Ama bu da bana ait hissettirmiyor kendimi

İnsanın kendinden kaçmak, suçu başkasına atmak, kendi hatalarını başkalarında yargılamak gibi müthiş bir yeteneği var.. söz konusu başkaları olunca kendi hayatını, yapamadıklarını, hatalarını unutacak gibi. Sanki diğerlerinden daha iyiymiş gibi..Diğerlerini yargılayıp ayıplayınca kendi ayıpları silinecek gibi..
Bütün ahmaklıklarda kendini görür insan, bütün hatalarda kendini yargılar. Bütün öfkesi kendinedir aslında ve ne yazık ki bunu ancak ölümden hemen önce anlar...

Eh bu yüzdendir ki kimse yaptığını, yargıladığını yaşamadan ölmez.. Bu yüzdendir en olmadık zamanlarda "neden ben?" ler eşliğinde başınıza gelenler. Herkes öğrenir er ya da geç öğrenir, Herkes yaşayarak öğrenir.Mis gibi kendi hayatını yaşamak varken onun bunun hayatına bakıp, onun bunun hatalarını empati yoksunu odunlukla yargılamanın asıl ahlaksızlık, asıl hata olduğunu.

Dünyayı bok gibi bir yer haline getirmeyin, dünya güzel dünya yaşamak da keyifli.. konu benimle değil hepimizle ilgili...milletle uğraşıp karmanızı bozmayın !!

210916

Yaz biterken...







20 Eylül 2015 Pazar

NOT

"Sana bir şey olmaz." dediler. 
Ama çok şey oldu, bilmiyorlar.

19 Eylül 2015 Cumartesi

....

Sen duyduklarına inanıyorsun. Söylenmeyene inan, çünkü insanın sessizliği, sözcüklerinden daha yakındır gerçeğe.
    Kardeşimle konuştuk bugün bayım.. Bunun seninle bir ilgisi yok elbette. Ama bana "çok güçlüsün abla" dedi , total de yaşadıklarıma gözucuyla bakınca..
Ve elbette bunun seninle bir ilgisi var.
tarafından "güçlü" görünmek zorunda bırakıldığım için. Ama konu bu değil.
Konu, neden uzaktan güçlü görünüyor olmam.
Kime neyi ispatlamaya çalışıyorum ki bayım?
Birilerinin bana güçlü göründüğümü söylemesi üzerine, içimde ki parçalanmış hayatlar bir anda kalbime hücum ediyor ve gözlerimden taşıyor ,biliyor musun?

Nereden bileceksin ki.?

Benim ki de laf..

Konu tam  olarak bu da değil aslında, biliyor musun..
konu, ürkek kuşlar..

Çünkü kalbim, ürkek kuşlara öykünüyor bu aralar. Daha fazla yaşamaktan korkuyorum bayım.
anla.

17 Eylül 2015 Perşembe

Godot'yu beklerken...

Güçlülük, yürekli olmayı gerektirir. Yüreklilikse insanın kendi gerçekleriyle yüzleşebilmesini içerir. İnsanın kendine yabancılaşması pahasına kazanılan güç, gerçek güç değildir. Güçsüzlüğümüzü yaşayabilecek yürekliliği gösterdiğimiz bir anda biri bizi küçümserse, bu onun sorunudur. Aslında için için aynı yürekliliği gösterebilmiş olmayı o da ister, ama abartılmış gururunun tutsağı olduğu için bunu göze alamaz...

Diyelim ki birisi ile tartışıyorsunuz ve o kişi sizi adil olmamakla suçluyor. Durun ve içinize bakın. Sonra şu analizi yapın:
Bir kere adil olmayan, sizi adil olmamakla suçlayan kişidir. Onun yargısı tamamen ona aittir. Ancak, sizde ona, onun adil olmayan yönünü gösterecek kadar arınmamış bir yan var demektir.
Peki o yanınız veya yanlarınız neler olabilir?
Bu suçlamayı duyduğunuz zaman içinizde oluşan hisse bakın. Size saldırıldığı hissinde misiniz? Saldırgan bir yanınız var. Aşağılandığınız hissine mi sahipsiniz? Başkalarını aşağılayan bir yanınız var ve aynı zamanda kendinizi aşağıladığınız bir yanınız var. Sadece size yönelmiş bir öfke mi hissediyorsunuz? Öfkenizi dindirememiş ve hala zaman zaman öfkenizin esiri olabiliyorsunuz demektir. Karşınızdakinin sizden korktuğu hissine mi kapıldınız, ya da bu suçlamadan dolayı korktunuz mu? Hala ayıklanamamış korkularınız var demektir... Ya da gerçekten tam olarak adil olmadığınızı mı hissettiniz, gerçekten adil değilsiniz demektir...
Kendinize ait tespit ettiklerinizi tek tek dingin bir anınızda düşünün. Ben neden korkuyorum? Bunun yanıtını içinizden alana kadar ister meditasyon, ister eskilerin söylediği gibi tefekkür halinde içinize yönelin..

Herkes birilerinin söyledikleriyle karar verir ve elinde olanı da kaybeder.Siz eğer yürekli veya cesursanız sadece kendi kalbinizi dinlersiniz..

İç sesinizi dinleyin haklı ya da haksız aramayın olayların böyle gelişmesi belki de samimiyet sınavınızdı.Mutlu olacağınız şeyi yapın çünkü etrafınızdaki kişiler avcı olmaktan öteye geçmez...

170915..

Godot'yu beklerken...

12 Eylül 2015 Cumartesi

son bakışlar içimizi yaralar...

https://www.youtube.com/watch?v=IRi6sU5FypY

Beni çok etkileyen ölümlerden biridir Erdal Eren..daha 17 yaşında gençliğinin baharında bile değilken ölümle tanışması..yaşayacakları vardı..davasına sahip çıkacaktı,aşık olacaktı kimbilir ne şiirler yazacaktı..gözyaşı dökecekti,yürekten sevecekti..belki de sevdiği kadına son kez bakarken yazacaktı böyle bir şarkıyı..belki de büyük bir doktor olacaktı,mühendis veya avukat..her neyse..her onurlu mücadeleci gibi bileğiyle,yüreğiyle verecekti savaşı ama olmadı..Faşist bir düzenin kurbanı oldu o da hem de 1 gecede yaşı büyültülerek o sehpaya itildi..İdamı da meçhul ya bana kalırsa..ne farkeder ki...acı yine düştü yüreklere,bir gelecek yok oldu..sadece gazete sayfalarında gördüğümüz kürklü montu ile biliyoruz kendisini ve o son bakışıyla..

UNUTMAAAA...

Son bakışlar önemlidir..herkesin bir son bakışı vardır aklına mıh gibi çakılan..

Ruhun şad olsun.

11 Eylül 2015 Cuma

İç dökümü...

Olmadığında zorlayan,sevdiğinde hissettiren,özlediğinde söyleyen makbuldür çünkü bir kadının kahramanı olabilmek için bunlar gereklidir.Siz de sorguluyor musunuz yaşadıklarınızı? Kaç kişi kahramanınız olmayı haketti hayatınızda ? Fazla mı anlam yüklüyoruz acaba hayatımıza giren herkese ? Kaç kişiyi hayatınızın merkezine koydunuz bugüne kadar ? 
       Ben bunları düşünmeyi bırakalı çok olmuştı aslında ama bazen insanın farkındalığa ihtiyaç duyduğu anlarda tekrar sorgulaması gereken sorulardır bunlar...tekamülümüzü tamamlamaya geldik bu dünyaya en azından ben öyle olduğuna inanıyorum,hayatımıza giren kimse tesadüfi karşılaşmalar sonucunda girmedi,alışveriş yaptığınız market tesadüf değil,selam verdiğiniz amca tesadüf değil,yaşadığınız hiçbir iyi ya da kötü olay tesadüf değildir..her şeyin belirli bir nedeni ve sonucu vardır, salt sonuca odaklanmak da aptalların işidir,beklentilerinin üst düzeyde olması da kişiyi aptal yapar.Kendimize bolca soru sorup hiçbir yanıt alamadığımız şu günlerde biraz akışta olmak en güzeli sanırım,her şeyi olduğu gibi kabul edip serbest bırakmak..özgürleşmek...
       Bazen hayatımda olan şeylerin nedenini sorguladığımda elbette şuan için yanıt alamıyor olsam da biliyorum ki tekamülüme katkısı büyük ve ileride başka yollar için şuan patikaları yürüyüyorum mesela;aniden gelişen iş durumum ve olmayacağını bile bile gidip 1 ay katlanabilmem ve sonucunda iyi bir dille istifa edip kimseyi kırmadan beklentilerimin altında olan yerlerde çalışmayı sevmediğimi söyleyip ayrılmam gibi..1 ay boyunca çok keyifli zamanlar geçirsem de benim gelişimim adına zerre ilerleme kaydettirmeyecek olan işimden ayrılışımın ne anlamı olabilir ki ? 1 ay öncesi gibi şuan evimde oturuyorum ama en azından mutluyum..istediğim saatte istediğim şeyi yapabilme özgürlüğü...sanırım özgürlüğümün ne kadar önemli olduğunu da böylece listeme eklemiş oldum...asla vazgeçilmeyecekler listesine...
        İnsan kendisine vakit ayırabilmelidir,süresi ne olursa olsun kendini unutmamalı ki bu da kendine verdiğin özdeğerle alakalıdır diye düşünüyorum ki "kendime bile vakit ayıramıyorum" diyen kim varsa etrafınızda bilin ki yalan ustasıdır onlar..önce görmezden gelirsiniz,belki değişir dersiniz ama karşınızdaki inatla sizi aptal yerine koymaya çalışıyorsa derhal terkedin onu ve orayı..çünkü zaten size değer vermeyen biriyle olmazsınız değil mi ? :) hepimiz küçük hatalar yapıyoruz böyle işte ama önemli olan ne kadar etki ettiğidir...kendinize vakit ayırın,kendinizi sevin çünkü siz özelsiniz...değersizleştirmeyin kişiliğinizi...
     Az önce eski defterlerimi kurcalarken sayfanın köşesine küçük bir not yazmışım;" düş+zaman=gerçek " kimbilir neden yazdım bunu ama önemli olan hala doğru olduğunu savunmamdır..o halde düşlerinizi gerçekleştirebilmeniz için zamana değil inanmaya ihtiyacınız var..

Her şey inanmakla başlar..

Ben inanıyorum...










10 Eylül 2015 Perşembe

uzun zamandır..

çok uzun zamandır yazmıyordum blog için bir şeyler ama bir gün aklıma geldi bir yazım..sonra benim bir blogum vardı dedim ama stili bambaşka olan..elle yazı yazmak zordur her zaman ki ben sözün uçup yazının kaldığına inananlardanım.Yığınla defterim ve yazılarım var hiçbiri burada yazılı değil elbette ama belki bir gün niyetlenirsem hepsini yazabilirim..bu daha rahat ama kalemin yerini de tutmaz ki hiç biri..neyse uzun lafı kısası ben artık yazarak anlatmaktan yanayım uzun yıllardan sonra..insanlara güvenmeyi bıraktığımdan beri tek yaptığım şey yazmak zaten...şimdilik bu kadar sevilmeyi bekleyen köpeğim ve içilmeyi bekleyen kahvem var..

Nazım'ı sevmek...


Herkes okuduğu kadar sever Nazım'ı ama yeri başkadır bende,bir de Cemal Süreya'nın...ikisini de çok başka severim...ama Nazım'ı biraz daha fazla...mangal gibi bir yüreğe sahip oluşu veya davasına onurlu sahip çıkışından ziyade ben o'nu içinde şiddetli fırtınalar koptuğu halde yüzünden gülümsemeyi eksik etmediği için severim..31 mayıs 2015 önemli bir başlangıcın tarihiydi benim için

9 Eylül 2015 Çarşamba

nasıl ?

İç sesimi durdurmak için uyuyorum günlerdir..işimden de ayrıldım zaten çok da ilgili olduğum bir alan değildi ama hakkıyla zirvede bıraktım..çabuk sıkılıyorum bir şeyden çünkü bana verileni en iyisiyle yapmaya alışkın olduğumdan her şeyi bitirip eee sırada ne var diyorum...bu da kişilik analizinde bilen bilir ki panter grubu insanlardanım ben..çabuk tüketen,her işi acele yapan,öfkeli insan tipi..bu işi de en çabuk ve en iyi şekilde yaptığıma göre sırf zaman kaybı olmaması açısından bıraktım işimi tabii ki başlıca sebep de bu değil..Mutsuz olduğum hiçbir yerde durmayı,olmayı sevmiyorum..mutsuzluğu kim sever ki zaten..hırçınlığım,agresifliğim ve tüm atarlarım bu yüzden..kontrolcülüğümden vazgeçmeye çalışıyorum şu aralar...akışa bıraktım kendimi..bolca kitap okuyorum belki de günümün bütün bölümünü okumakla geçiriyorum..dışarı da çıkmıyorum sevdiğim 1-2 insan "hadi" demedikten sonra.."kapattın kendini iyice eve" diyorlar hayır !! izole etmeye çalışıyorum kendimi buradan çünkü bunaldım burasının av-avcı modu olmaktan..sonra neden egolusun ? ben egolu değilim ki sadece yapmaman gereken şeyleri yaptığını yüzüne söylüyorum,her kadına et muamelesi yapmaman gerektiğini birgün birinin çıkıp o erkeklik gururunu yerle bir edeceğini gösteriyorum ama bunlar çil yavrusu gibi..ben başedemiyorum...herkesin yaklaşımı farklı elbette kesinlikle yanlış anlaşılmasın ukalalık değil bu söylemlerim ben ne afroditim ne de hera.. Bu şehirde kalma sebebim çok farklıydı..hayatımın dönüm noktası demiştim bişeyler yolunda gidiyordu hep,mutluydum,enerjim yerindeydi..ama sonra her zaman olduğu gibi taşıyamadılar..bundan 3 sene önce bir adama tutulmuştum..onun için hayatımın erkeği demedim ama yine de en az benim kadar gözü karaydı..cesaretli ve mangal yürekliydi..aradığım da buydu zaten ama olmadı hayatın bazı noktaları bizi kesiştirmedi..etnik köken,kültürel farklılık derken ayrılmak zorunda kaldık..ve ne tesadüftür ki buraya gelir gelmez onun ismi ile aynı olan başka bir adam hayatımın kahramanı olabilir dedim..meğer kahramanı geç aday adayı bile olmayı haketmemiş ki..çünkü beni benimle tanımaktan ziyade etraftan duyduklarıyla yargılamış...kedinin ulaşamadığı ciğere mındar deneceğini öğrenememiş..herkes herkes hakkında konuşur ama gerçekleri sadece yaşayan bilir ellerindeki kanıtlarla..her gece "iyi geceler kadınım" dediği kadına bir sorsaydı keşke..ama korkak insanlar her zaman gerçeklerden çok yalanlara inanmaya meyilldir..yalanları sevenleri orada bırakıp hayata devam etmek gerekir..sevmek kolay ama emek vermek zordur ve herkesin göze alabileceği bir şey değildir emek vermek..Tüm emekçilere de selam olsun..kocaman yüreğinizden öpüyorum hepinizin.. Bunları neden yazdım bilmiyorum..kendimle yüzleşmem lazımdı..kangren olan iç organlarımı kesip atmam gerekiyordu..görsellik daha önemli..bu da buraya not düşülsün o zaman..

7 Eylül 2015 Pazartesi

İçimde biriken yığınla cümle...

Her nasip vaktine esirmiş...ve her şeyin de bir nedeni varmış...bu cümleyle ne kadar oyaladım kendimi,ne kadar teselli ettim...şimdi kısa bir "herşeyin bir nedeni varmış" hikayesi bu..ama ben ne nedenini henüz görebildim ne de sonucunu..

Tesadüflere inanmadım...hele ki seninle aramızda olan tesadüflere hiç..."Ben istanbul'dan senin için vazgeçtim" diyemedim...ve o bunu hiçbir zaman bilmeyecek..hayatımın büyük kararını sırf o gözlerinde gördüğüm ışığa sebep vermiştim,ben kalmayı seçtim,sevmeyi seçtim,ait olmayı seçtim...pişman mıyım? Hayır ama Allah büyük..
 "Kırklareli'de yaşayabilir misin? " diye sorduğunda "yerin ne önemi var seninle olacaksam her yerde ve her koşulda yaşarım ki ben..." diyemedim ki ! Onun yerine "elbette yaşarım" dedim.Kırılmamak adına maskeler takmak,için yangın yeriyken daha fazla kanamamak için mutluymuş gibi gözükmek çok zor...Şimdi herşey boğazımda düğümlü o yüzden biri bana istanbul (!) dese gözlerim dolup,boğazımdaki o yumruk daha da büyüyor.İç organlarım infilak etti ! 

Bu da söylenmemiş yığınla cümlelerimin içinden,küçük bir itiraf olsun..

Vakit varken sevdiğiniz adama/kadına sarılın... elini bırakmayın..sahip çıkın...seviyorsanız arayın,birşeyler yapın ama asla yarım bırakmayın çünkü yarım kalmak tarifsiz bir yük..

Bu yükten benim payıma düşen de susmak...