23 Şubat 2017 Perşembe

Kendim için kendime

"İnsan büyüyünce içinde tuttukları azalıyor.
Çıkarıp bırakıyorsun masaya ne hissettiğini.
Alan alıyor, almadıkları kalıyor.
Senden çıkmış oluyor mesele.
İnsan büyüdükçe sakinleşiyor.
Durup olduğu gibi kabulleniyor şeyleri.
Değiştiremedikleriyle tartışmayı kesiyor.
Zaten tartışmak gereksiz. 
Tartışarak hiçbir şey çözülmüyor.
Bunu öğrendiği için belki,
Daha az konuşmaya başlıyor mesela.
Kendini anlatma isteği hafifliyor.
Sözlerin yerini davranışlar alıyor.
İnsan büyüdükçe sessizleşiyor.
Ve belki de insan büyüdükçe azalıyor beklentileri.
Tıpkı verebilecekleri gibi, almak istedikleri de azalıyor. 
Daha kenarında duruyor her şeyin yaşarken.
Kırılmamak için büyük duygular yüklenmekten kaçıyor.
Büyük duyguların olmadığı yerde, nefretten ve intikamdan söz edilemez elbette.
Nefret etmeyi bırakıyor.
İntikam almaya üşeniyor.
Tıpkı çok sevmeye yorulduğu gibi.
Sevmediği insanlara tahammül etmeyi bırakıyor büyüyünce.
İnsanlara kendini sevdirme derdi de kalmıyor.
Dünyanın merkezi daha çok kendine doğru kayıyor istemsizce.
Bütün odak noktası kendi duyguları oluyor.
Ve tabii ki daha az korkmaya başlıyor artık.
Daha az şey mutsuz ediyor.
Dünyaya kuşkulu gözlerle bakan insanları kandırmak zordur.
Kanmamaya başlıyor.
İnanmamaya başlıyor.
Daha temkinli yaşıyor.
Daha çok olaya bulaşıyor ama daha az yaşıyor.
Böyle yaşanmaz çünkü.
Dünyayı bir çocuk gibi, bir çocuğun gözleriyle görmeyi deneyin derler.
Orada çıkar yoktur çünkü.
Korkuların çoğu henüz oluşmamıştır.
Yargılar yoktur, kaygılar yoktur.
Sadece insanın kendi varlığı, tanıma ve keşfetme merakı vardır.
Çok bildiğini sanmak yerine araştırmak vardır.
Merak ettiklerini sormak, öğrenmek vardır.
Rol yoktur.
Numara yoktur.
Hissettiğini gizlemek yoktur.
İnsan büyüyünce iyi olan üç beş huy ediniyor belki.
Ama en iyi özelliklerini kaybediyor.
Onları bir yerden bulup çıkarmak, hayatımızın yakasına takmak lazım.
Gün içinde en az bir saat hiç hesap etmeden yaşamak lazım.
Hissettiklerimizi daha çok söylemek, içimizden geldiği gibi davranmak, olayların/insanların kötü yanlarından ziyade iyi yanlarına odaklanmak lazım.
Yaptığımız hatalardan utanmak, kaçmak yerine onları tecrübe sayıp yeni hataları kucaklamak lazım. 

20 Şubat 2017 Pazartesi

..

Delirmek de aşk gibi bir şey aslında
Tamamen içgüdüsel,
Senle benin yer değiştirip biz olması gibi,
Delişmek gibi.
Karşılıklı deliren var mıdır şu hayatta acaba ? 
Ondört:sıfırbir

2 Şubat 2017 Perşembe

Başlık bulamadım, öyle karışık ki

İçeride kalabalığız.

Ben ve ardımda bıraktığım cesetler.

Eski bir fotoğraf karesinde bile gülümseyemiyorlar bana artık.

Bütün fotoğrafların kenarları kesik.

Ve ben ortadayım.

Tam ortada…

Tüm fotoğrafların ortasında, kalabalığın arasında, tek.

Hayatın ortasında durur gibi…

 

İçeride kalabalığız.

Sevip de sildiğim, silip de geçtiğim insanlar.

Herkes içimde istiflenmiş öylece duruyor sanki.

Bir türlü terk etmiyorlar beni.

Sanki, senarist yanlışlıkla bir karakter yazmış, sonra acımış da kaşesini alsın istermiş gibi…

Hayatımın olur olmaz her yerinden çıkıp sahneye giriyorlar.

Başrol diye başladıkları dizide, figürasyonda kalıyorlar.

Çoğunlukla diyalogları bile yok.

Bazen bir iki cümle.

Kimse duymuyor onları.

Varlıkları artık bir önem teşkil etmiyor.

Bütün fotoğraflardan kovulmuşlar bir kere.

Hayalete çıkmış adları.

Görünmek için çırpındıkça görünmez oluyorlar.

Esameleri okunmuyor.

 

Bütün fotoğrafların ortasında tek başımayım şimdi.

Kenarlarını hiç kesmek istemediğim, kesmek zorunda kaldığım tüm fotoğrafların tam ortasında.

Yapayalnız.

Belki diyorum, hiç ortada durmamalıydım.

Kenarda durmayı bilsem yani, bu kadar ceset biriktirmezdim şimdi.

Oysa beceremedim.

Kenarda kalmayı sevemedim.

Hayatımın başrolünü kendimden arttırıp kimseye pay edemedim.

Ve şimdi, bütün fotoğrafların ortasında bir ben…

İçimde cesetler...

Ölü anlar krallığında, tartışmasız tek liderim.

 

Ve tek söyleyebileceğim,

Kimseyi fotoğraflardan kesip atmak istemiyorum artık…

Fotoğraflardan kesip atacağım kimseyi hayatıma sokmak istemiyorum.

Kenarlarını kesmek zorunda kalacağım fotoğraflara girmek istemiyorum.

Başarabilir miyim bilmiyorum…

Deniyorum.

Kenarda durmayı seçiyorum.

27 Ocak 2017 Cuma

Seni de kendinle sınıyor bu hayat! O yüzden nefret ediyorsun

NEFRET yazmıştın büyük harfle, en büyük hayal kırıklıklarının yanına. Düşten düşüp sakat kalmıştın.


Ve en az üç ay boyunca ağlamıştın aynı anlamsız duyguyla, hayata, kaderine.

İnsanın, hissettiklerini kontrol edemeyeceğini asla anlayamadığın zamanlardaydın. Aklın yönetir sanıyordun hayatını. Aklını bilir sanıyordun, kalbinin ne yapacağını. Aklın, düşer de yara almaz sanıyordun damdan… Söz konusu duygular olunca bile.

Sakat kaldığın herhangi bir aşk hikayesinin sonuna NEFRET yazdın büyük harfle. En büyük korkundu o senin. Hiç öyle bitmesin istemiştin. Aslında hep öyle bitmesini hayal etmiştin.

İşine geliyordu kalbine batan kırıklarla yaşayıp sürekli homurdanmanın suçunu sonu mutsuz biten hikayelerine bağlamak. Elinde kocaman bir kalemle mutsuz son yazmak için gece gündüz uğraştığın hikayelerine.

Asla ne istediğinden emin değildin. Asla kimi istediğini seçemedin. Asla ne hissettiğini dinlemedin. O aklın, o çok güvendiğin aklın götürdü seni hep felaketine.

Çok zekiyim sandın. Büyük bir salak gibi ortada kaldın.

Çünkü yıllar geçtiği halde anlayamıyordun. Nasıl olur da senin gibi biri…

Böylesine zeki, böylesine kudretli… Beceremez almayı istediğini? Çünkü asla kavrayamıyordun, insanların en iyiyi değil, kalbiyle yürüyeni seçtiğini.

Her gün aynı soruyu sordun kendine, sonuna NEFRET yazdığın o hikayelerde… NEDEN BEN DEĞİL DE O? Ben daha iyiyim oysaki. Neden o? İşte onunla seni ayıran, hikayelerin sonuna yazdıklarınızdı muhtemelen.


Sen durup düşünmeyi seçerken, o yaşayıp görmeyi seçiyordu. Sen, eksik aklınla dünyayı yönetmeye çalışırken, o kalbiyle yürüyor, yaşamayı öğreniyordu.

Sen, kalbini dinlemeyi beceremedin. Kendi sesine kulağını tıkadıkça öfkelenip daha büyük harflerle yazdın o NEFRET’i her yerine hayatının.

Oysa emindin. Sevdiğinden çok sevilmiştin. Aslında verdiğin değerden fazlasını da görmüştün bir yerde. Hak ettiğini bulmuştun yani… Ona ne şüphe! Ve sen, hak ettiğini son derece bulmuş biriyken, vermediğini almayı beklerken bu hayattan, yine de NEFRET etmeyi tercih ettin sana artık tahammül edemeyip yolunu değiştiren herkesten.

Aman tanrım ne münasebetti? Bütün oyuncakların ölene dek elinin altında duracak değil miydi? Sen isteyecektin, oynayacaktın. Sıkılınca kaldırıp atacaktın. İnsandan oyuncak yapacaktın kendine. E, beceremedin tatlım. Yapamadın.

Bir gün keyifli bir masanın ortasında durup biri gözlerinin içine bakarak söylemişti sana… “Ah tatlım! Bizi salak sanıyorsun. Oysa hepimizi sadece eğlencen görüyorsun. Toz kadar değerimiz yok gözünde. Şu masadan kalkınca adımızı bile unutursun.” Ve ne var biliyor musun? Sen, o masadan kalktığın an o insanların yüzlerini de adlarını da unutuyordun. Her seferinde. Ve es kaza adını hatırladığın biri istemediğin gibi davrandığında sana, sanki dünyanın bütün hakları sana verilmişçesine nefret ediyordun ondan.

Bencildin. Bencil serserinin tekiydin hatta. Öylesine kendinle doluydun ki, insanların ne hissettiğini düşünmek bile istemiyordun. İnsanlar istediğin gibi davransınlar, yeterdi senin için. Ne kimi sevdiğin, ne kiminle yürüdüğün umurundaydı.

Birini gerçekten sevmeyi becerebiliyorsan tabii…

Goygoycu istiyordun. Hiçbir goygoy istediğin kadar uzun sürmüyordu. Yolun bir yerinde fark ediyordu insanlar onları hiç önemsemediğini ve defolup gidiyorlardı hayatından. İşte sen bu gerçeği bildiğin halde NEFRET yazdın gidenlerin yanına.

Sonra oturup ağlıyordun. Neden böyle oluyor diyordun… Neden? Neden? Neden? Nedenini biliyordun.

Kolay olanı seçen her salak gibi… Seni de kendinle sınıyordu bu hayat. Kendini akıllı zanneden her salak gibi sen de kendine yeniliyordun.

Bütün salaklar kendine yenilir çünkü.

Bu dünyanın bilinmeyen bir kuralı varsa o da budur.

Not et defterine.


15 Ocak 2017 Pazar

Delirelim !

Kafamdan düşen bulutlar da bu hafta ☁️

Delirmenin delili yoktur.. Delirelim o halde topluca ama ben kafamdaki galaksilerle nasıl olduracağım bunu bilmiyorum.. Her gezegende ayrı bulutlar var tabii de rahat mı bıraksak acaba yağsınlar uzayın boşluğuna.. Kimbilir belki de biri gelir kendi galaksisine götürür bizi çünkü bu gezegen feci şekilde sahtekar, saygısız.. Bu galaksinin tımarhanesi de burası işte ve bir tecrit odasında nefes almaya çalışan zavallılarız.. 16012017 

Çiftsıfır:sıfırbeş

22 Aralık 2016 Perşembe

Öyle tabii

Bir erkek size değer veriyorsa, hayatındaki ilk ve tek önceliği haline gelirsiniz.
Onun haricinde size değer verdiğini söylemesi bir anlam ifade etmez.
Davranışlar, sözlerden önemlidir.
Bazı insanların tavrı böyledir...
Karşısındakilere değersiz hissettirerek, eksik olan öz saygılarını onarmaya çalışırlar.
Eksik egolarını karşılarındakini yok sayarak beslerler.
Hayatta en kötü insan modeli egolu insanlar değildir...
Gerçekten egosu olan biri, kimseye kendini kötü hissettirmez.
Sahte egolu insanlar, başkalarının egolarına saldırıp onları güçsüz düşürerek beslenir, kendi egolarını şişirir.
Kaçın öyle insanlardan.
Önce mesajları azaltın.
Sonra aramaları...
En iyi kaçışlar, sıvışarak yapılanlardır.
Karşı tarafta daha büyük hasar bırakır.
Yani, biri size kendinizi değersiz hissettiriyorsa...
İntikam yemeğini yemek için soğumasını beklemeyin.
Hayat kısa...
Size ne yapıyorsa, aynısını yapın ona.
Sonra da uzaklaşın.
Bir anda açılmaz olsun telefonlar.
Mesajlar cevapsız kalsın.
Bakalım ne hissedecek?
Ve derhal yeni biriyle görüşmeye başlayın.
Hemen yeni bir ilişkiye yuvarlanın demiyorum.
Hiçbir kadının kaderi iki kişilik kanepede yalnız oturup yanında birinin olduğu hayaliyle yaşamak olmamalı.
 
Yazının sonunda, tekrar etmek istiyorum...
Bir erkek sizi seviyorsa, hayatının önceliği olursunuz.
İkinci planda kaldığınızı hissediyorsanız, o adam sizi SEVMİYORDUR!
O halde ne diyoruz?
NEEEEEĞĞĞĞXT!
Öyle tabii...
 

21 Aralık 2016 Çarşamba

İnsanın en büyük hatalarından biri de,  doğru zamanı yanlış kişilerle doldurmaktır.- charles bukowski

İnsan dediğin çeşit çeşit
Ve kısa ömrümde bin bir çeşit insanla karşılaştım ben.
Nasıl becerdiğimi sormayın.
Nerede bir cins varsa geldi beni buldu.
Belki de ben onları elimle koymuş gibi buldum.
Neticede sıradan olan hiçbir şey benim ilgimi çekmez, mevcut şeyde bir aksaklık, anormallik yoksa gözüme çarpmaz.
Bana güvenin.
Tüm bu insan modelleri içinde en işe yaramaz olanlarını seçmekte ustayım artık...
Bana güvenin.
Bu belirtileri gördüğünüz yerde, o insanlarla vedalaşıp yolunuza devam edin.
Çünkü bunlar, ruhunuzu emerler ve haberiniz bile olmaz.. !! 

..

Ne zaman bir adam gözünün içine baka baka,
"Ben onlardan değilim..." 
teranesine başlarsa bil ki;
onlardan bin beterdir.. 


Devlerin aşkı bitti...

"Kadın hisseder, ama hep bekler, sabreder. Onu aramadığınız zaman mantıklı bir açıklama bekler. Hiç öyle yutturdum falan sanmayın kadın yalanlarınızı da hisseder. Siz binbir türlü bahanelerle gelirsiniz, kadın zaten gerçeği hissettiği için sadece hafiften tebessüm edip geçer. Çok sevdiği için yıllarca size tahammül eder. Kalbinin çığlığını yalnızca kendi dinler, gözyaşlarını kendisi siler. Ama şunu bilin, kadın öyle bir noktaya gelir ki o hiç bitmeyecek sandığınız aşkını da size verdiği yıllarını da tükenmek bilmeyen sabrını da hiç beklemediğiniz bir an'da YOK eder..."


Ne güzel demiş yazar...evet bende bitiriyorum içimde ne varsa sana ait...çünkü çok çirkinleştin, çünkü çok basitleştin.. bir karar verdin arkasında durmayı bilseydin ne de onurlu gitti diyecektim.. yaptığın davranışlara direnmedim ve ben ilk kez birine direnmeden gidiyorum.. sevgime de sana da sahip çıkamıyorum çünkü öyle bir noktaya geldi ki her şey, ben sustukça sen savaştın benimle.. direnen sen, isteyen sen, giden ben,susan ben, saçmalayıp benimle savaşan yine sen...herkesin dediği kadarsın evet..

savaşın daha başlamadı senin; beni bir başkasının yanında gördüğünde başlamış olacak senin savaşın, hem de hiç bitmek bilmeyen derdin olacak sana vicdanın..

Beni görme, bana roller yapma, geçip git yanımdan, selamın bile eksik kalabilir hiç sorun değil.. yaşını almış birey olmana rağmen zeka yaşı 15 gibi davrandığında buna benim de katlanmam kendime yaptığım en büyük ayıptı zaten..

Ben hayatımı daha da güzelleştirmek adına senden vazgeçiyorum ve sen de lütfen benimle savaşmaktan,kendinle savaşmaktan vazgeç..

Sen de biliyorsun beni aslında daha çok içselleştirdiğini, öfkelendiğini ve vazgeçemediğini.. daha da çok sevdiğini.. ama böyle unutamazsın bunu da bil..


14 Ekim 2016 Cuma

Düş.

Öfkeliyim
Çoğu zaman kendime,her zaman onlara..çünkü bu dünyada yaşamayı,ben olmayı ben istemedim. Sırf tanrı böyle istiyor diye katlandığımız şu eziyetin bir mükafatı elbette yok,siz öyle mi sandınız? Cennetle kandırılan her kişi iyilik yolunda attığı adımlardan kötülük tohumları ekiyor bastığı yere, sindirilmek bu düpedüz! Ben bu dünyaya terk edilmişim sanki,aidiyet duygum yok, sahiplenemem de bir şeyi.. bu sıkıcı yerden ne zaman gidilse kardır insana.. dünya dediğin şey iki yarımküreden ibaret.. altını üstüne getirdiğin zaman da değişmiyor ki bir şey.. 
Geri çekilmişliğimin üzerimde oluşturduğu o yabancı sis bulutundan gelen kimseyi göremediğim için.. sahi kim var orada ? Düşler kuruyorum,düşlerden bir hikaye yaratıyorum,hikayelerimden de hayat! Gel git akıllı olabilirim,iyi veya kötü de değilim,üzerime tanımlanan hiçbir sıfatı da kabul etmiyorum çünkü bugün bulutları seyrederken yarın kafamı güneşe de çevirebilirim. Yaparım elbette.. hayatta her şey mümkün, bunu yazabilmem bile !
141016
1925